25 Mart 2013 Pazartesi

161.damla



Okumayan bir insanın bildiği şeyler duyduğu şeylerdir; duyduğu şeylerin de yüzde altmışı biraz yalan, biraz yanlış, biraz da eksiktir.

Necip Abdurrahmanoğlu

160.damla



Saksı kafalı birine ağacın ne olduğunu anlatamazsın, saksıya ancak ot ekilir.

Necip Abdurrahmanoğlu

159.damla



Barış gibi bir zafer geldiğinde ahmaklar bunu anlayamayacaklar.

Necip Abdurrahmanoğlu

11 Şubat 2013 Pazartesi

158.damla


Havin

Tahttan düşürülmüş bir kentin çocuğuydu Havin,
Hasankeyf gibi boynu bükük, gözü yaşlı
Ve ayakları üryandı;
Yanakları elma kızılı ve derin gamzeliydi,
Dudakları babasının elleri gibi çatlak,
Gözleri annesinin acısı kadar büyüktü.

Karasını bahtından almıştı örgülü, uzun saçları,
Ellerine kına yakılmıştı bileklerine kadar,
Alnına zift çalınmış beyaz güvercinler topluyordu bakışları,
Zülfikardan bir iz yoktu narin, gevrek dudaklarında,
Ana sütü gibi paktı Havin;
Bilmezdi nasıldır sıcaklığı bir başka elin.

Gözünü kan bürümüş bir avcının kurbanıydı o,
Çekmişti elini eteğini umut memleketinden,
Rüyasında bile bir Mem endamı görmemişken
Dudağına Zin Türküsü’nün tınısı yapışmıştı aniden.

Gözlerinin ferini mezar taşlarına bağlamıştı,
Şimdi bin yıl uzunluğundaydı bütün dalgınlıkları,
Her bir hayali küflenmişti avuç içi duldalarında,
Münzeviydi artık karakalem çalışması hayatında.

Geçmişinden kalma tozpembesi yoktu Havin’in,
Gün be gün çatlak alnına sızıyordu geri kalan günleri,
Gözyaşından okyanuslar biriktiriyordu Yusuf Kuyusu gamzelerine,
Ekşimtrak ölümü içmişti, hayatın tatlı şerbeti yerine.

Tamı tamına yirmi yaşındaydı Havin,
Yani ömrünün baharındaydı henüz,
Fakat mevsimlerinin boynunu vurmuştu cellatlar,
Müebbetle zincirlemişlerdi onu zemheri ayına.

Bir zalimin namlusuna ferman düşmüştü sevdiği,
Bu nedenle Havin mütemadiyen ağlıyordu,
Kırık mandallarla asıyordu bir uçuruma geleceğini,
Derd-i yar ile çoğalırken kanayan sol yanından
Gıdım gıdım eriyordu güneş görmeyen tarafından.

24.12.2010 Tbilisi
MaviAda Dergisi 21.sayı
Necip Abdurrahmanoğlu


10 Şubat 2013 Pazar

157.damla

                                                   

Senin ne haddinedir
Beni bir kez anlamak;
Acıyı ben çektiysem
Onun sırrı bendedir.


Necip Abdurrahmanoğlu
       

16 Ocak 2013 Çarşamba

156.damla





Filistin

Tene mezar kazırken
Yalandan mistik güneşler,
Kırıldı bir tenhada
Karanfilleri gözbebeklerimin.
Çocuklar korkularıyla
Yanmış kirpiklerime biniyordu,
Üstüme bomba yüklü
Atlı karıncalar yürüyordu.

Her geçen dakika
Notaları eksiliyordu ezgilerimin,
Avuçlarımdan semaya durmadan
Dua gemileri kalkıyordu,
Tabut dolusu insan morarırken
Hastane morglarında
İnsanlığa lâl,
Kalbime melâl akıyordu.

Davutyıldızının kanlı pençesine
Düşmüştü kaderim,
Şehitlerimin gözlerine bakmak
Sakallarımı titretiyordu,
İnsanlık arenasından boş döndükçe ellerim
Seccadem bebek çığlığı olup
Yedi kat arşa yükseliyordu…

Kanlı kefenimi sarmak
Anneme ağır geliyordu,
Açıktı kapıları evsiz duygularımın,
Çaresizdim…
Kimsesizdim…
Ağlıyordum…

Bıçkının dişlerine sıkışıyordu
Yardıma açılan ellerim,
Güneş saçlarımı sürekli teğet geçiyordu,
Kudüs kan kaybından ölürken
İstanbul raksla kendinden geçiyordu…

Özgür Üniversiteli Dergisi 11.sayı
Necip Abdurrahmanoğlu

155.damla



12 Seansı


Yelkovan akrebe on iki seansının katmerli öpücüğünü bağışlıyor,
Ben pijamalarımı üzerime geçirmiş, bir elimde pipo
Şizofren akşamdan kalan yalnızlık çayımı içiyorum,
Bunaltmasın diye ruhumu ihtiyaç fazlası gülücükler
Ekstra mutlulukları kuyruklu yıldızlara bağışlıyorum…



Tiflisikibinon
-Mevsimsiz Kültür Sanat Edebiyat Platformu-

Necip Abdurrahmanoğlu



15 Ocak 2013 Salı

154.damla



Son Darbe

Şirret bir komutanın balyozu inince tepemize
En çok toprağa düşmek geldi aklıma nedense...
Birden bire soldu bahtsal bir gen olan buğday tenlerimiz,
Dedim; ulu putlar ve kuklaları varken biz kimiz?

Sustum, tek kelime edebilecek mecalim kalmadı,
Son halifenin ahı düştü kent kadar yorgun gözlerimden,
Tırnakları çekilen dünyam sevinç(!) gözyaşlarına boğuldu,
Sus yemiş dilim aniden bir intihar eylemcisi oldu.

Hücrelerimden ciğerime bir kasvet döküldü inleterek,
Ağlamak yakışmayınca susarak kustum bütün çığlıklarımı,
Sırılsıklam küfürler karışınca moleküllerimden havaya,
Dedim; barış bu ülkeye hep ağır siklet bir rüya...

Sonra çıkardım zulamdan zifiri bir isyanın son nefesini,
Sürdüm kaldırım taşlarının ustura yemiş ak saçlarına,
Bir ah yükseldi ki semaya hiçbir kelime anlatamaz,
Bir ah işittim ki, benzemez kan şırıltısına...

13.05.2012/Yalova
Necip Abdurrahmanoğlu

14 Ocak 2013 Pazartesi

153.damla


               Çilek Yarim

               ben ona çilek derdim;
               dudakları kırmızı
               ve çilek tadındaydı,
               gözlerine her baktığımda
               çilek çiçekleri açardı,
               ben ona çilek derdim
               o utanır ve kızarırdı… 

                   Necip Abdurrahmanoğlu

9 Ocak 2013 Çarşamba

152.damla




Şubat Şehri Ve Sen

İstanbul'a yağmur yağıyordu karla karışık
Şehir ıslak karı emiyordu, bedenim sensizliği,
Manyetik çemberine girmiştim bir kere
Bir yanımda nefret, bir yanımda bağlılık tiryakiliği.

Sokaklar şehvetle sarılmıştı hüznün katmerlisine
Donmuş saçaklardan sızıyordu memnu sevdalar,
İstanbul'a yağmur yağıyordu karla karışık
Ben perme-perişan peşindeydim, öylesine...

Derisi yüzülmüş duygulara tuz basıyordu koca karılar,
Bir tapınakta ateşe verilmiş gibiydi bizle yaşıt tabular
Üstümüze yağmur yağıyordu karla karışık
Koynumuzda yalın ayak, başı açık duygular.

Bir Şubat günüydü, bir ince sızı
Gökten kefen yağıyordu üzerimize

Her şey bizi izliyordu elem içinde;
Akrep kulede donmuştu, yelkovan gözlerinde,

Bende ‘sen olmuş ben’i emiyordu dudakların
Sadece ıstırap örtmüştük solgun tenlerimize
Ustura gibi çiziyordu gergin şakaklarımı saçların
Şehir bir başka donuktu o gün,
Sen bir başka soğuk...

Aşkın sükûnunda inliyorduk durmadan, ikimiz
Her şey içine kapanmış biz ölüm dansındaydık
İnadının poyrazında savrulurken üryan bedenlerimiz,
Gözbebeklerimizde demleniryordu bütün elemlerimiz...

Yüzümüze bakmıyordu ayıp sempatizanı kaldırımlar;
İstanbul'a yağmur yağıyordu karla karışık
Ben Mecnun rolünü bulaştırıyordum elime-yüzüme,
Günün firari Leyla'sı işlemişti ruhunun izbelerine...

Dudaklarımızın çatlağından yüreğimiz damlıyordu, tıp tıp…
Rüzgâr ıslığını bize demli demli çalıyordu;
Aşk soğuğu ile kavrulurken kızarmış tenlerimiz
Kristal buz gibi çatlıyordu, kaçamaklı gözlerimiz.

Şimdi Arapsaçına dönmüş yılları ayıklıyorum,
İstanbul'a hala ıslak kar yağar mı, bilmem!
Lakin içimi hala kemirir, boynu bükük duygular...

İnegöl/2008

Necip Abdurrahmanoğlu



6 Ocak 2013 Pazar

151.damla



Ölüm-Yaşam ve Akşam

Bir seda duyduk,ansızın durduk;
Ölüm!..seslenmekteydi ince minarelerden,
Yağmur öncesi şimşeklere gömüldü ruhumuz,
Meğer güneş altında da kesilirmiş insan buz.

Ah,bütün gündüzlerden korkar olmuşum,
Annemi görsem mezar taşlarını hatırlarım,
Sela!..alnımızda derin izler bırakır,
Sefiller diyarında biz günah yarışındayız...

Acının ekildiği tarlalardan akıyoruz,
Güneş kızgın,ay gururlu, biz çocuk...
Ateş huzmelerinin en haylazı ellerim,
Hangi yöne dönersem çatlıyor kemiklerim.

Özgür Üniversiteli Dergisi 13. sayı
Necip Salacan


31 Aralık 2012 Pazartesi

149.damla





Çocukluğumuzda hiçbir şey cehennem karası gelmezdi gözlerimize,
Öyle ki, ince bir sır dokur gibi serin siyahını çalardı gecelere karanlık...


Necip Abdurrahmanoğlu



27 Aralık 2012 Perşembe

145.damla


Zulüm tarlasına hapsedilmiş boynu bükük bir İstanbul Lalesi olmaktansa zulme karşı dimdik duran bir çöl kaktüsü olmayı her zaman yeğlerim.


Necip Abdurrahmanoğlu

23 Aralık 2012 Pazar

148.damla



Biraz Sonra

Güneş battı,
Gök karardı,
Akaşam döndü evine,
Biraz sonra
Eski günler dikilecek
Gözlerimin önüne,
Saniyeler kemirecek yarınımın altını,
Miadı dolmuş aşklar
Zorlayacak kapımı.


2011 Tbilisi
Necip Abdurrahmanoğlu

16 Aralık 2012 Pazar

147.damla



   Ne Tuhaf Bir Gün


   Küsmüş bugün pervazlara güvercinler, 
   Bilinmez neden.
   Buğulu camlardan bakmakla mükellef
   Çaresiz bekleyenler,
   Çakırkeyf bir rüzgar eşliğinde
   Sıcak bir dost selamı bekler
   Etrafa belli belirsiz bakan gözler.
    2009 Tbilisi
   Necip Abdurrahmanoğlu

12 Aralık 2012 Çarşamba

146.damla


Kadınım
Sen yemeğimi yap,
Çayımı koy,
Yolumu gözle;
Ben yıldız taşırım gamzelerine
Sen gül endam kızlar,
En hasından yiğitler doğur
Ben başını yıkar,
Saçını tararım işten yorgun dönünce…


Necip Abdurrahmanoğlu


21 Kasım 2012 Çarşamba

144.damla


Karanlıkta kalmış aydın sandıklarımız,
Ben aydın olmak istemiyorum;
Şayet aydın buysa, yaşasın karanlığımız!

Necip Abdurrahmanoğlu

143.damla

 

Yeniden

Bakireliği alınmış rezil kaldırımlarda
kimi görsem,
kimi sevsem
ölü sevgilim can bulur yeniden.
Dudaklarıma uzanamasa da
uzanıp tutar
titreyen ellerimden.

Tiflisikibinsekiz

Necip Abdurrahmanoğlu

20 Kasım 2012 Salı

142.damla





Yalnızlığa Dair

Bir şehrin en kuytu mahallesinde
Sinmişken içime gecenin rengi
Bir yağmur alır da götürür beni,
Bir hasret alır da bitirir beni.

Bir şehrin en kuytu mahallesinde
Yarım ay gibiyim, eksik bir yanım,
An be an eriyen bir mum gibiyim,
Kırılgan, alıngan bir ney gibiyim…

2010 İnegöl

Necip Abdurrahmanoğlu



19 Kasım 2012 Pazartesi

141.damla



İstanbul'a bir düştüm ki düşümüm dudakları patladı...

Necip Abdurrahmanoğlu

11 Kasım 2012 Pazar

140.damla



Meğer harf inkılabı gibi cahilleştirirmiş insanı aşk...

Necip Abdurrahmanoğlu

10 Kasım 2012 Cumartesi

139.damla




Hayat bana verilmiş kocaman bir lütuftur,
O bana gün verdikçe ben ona gülümserim.

Necip Abdurrahmanoğlu

7 Kasım 2012 Çarşamba

138.damla




Sen Kal Ben Giderim

Sen hatırıma geldikçe
dudaklarım kurur
benzim solar,
kirpiklerim ıslanır;
ben benden giderim...


ben benden giderim yar,
geride bir sen kalır...

Necip Abdurrahmanoğlu

5 Kasım 2012 Pazartesi

138.damla


5Nolu Görüşme

zincirler söküldü,

kapılar açıldı,

annem önde,
devlet peşinde;
kırk derde
kırk darbe
vurmaya hazır
kırk gardiyan
kırk copla
hazır kıta
tek siperde.

karşı duvarda kodaman puntolarla: "TÜRKÇE KONUŞ ÇOK KONUŞ"


- ez Tırki nızanım.

- çık dışarı devlet düşmanı!
...paaattt...küütttttt....
ve PAT pat....ve küt KÜT ve küt...
biz insanlığımızı kırk sene böyle büyüttük.

Necip Abdurrahmanoğlu


Tiflis2011Aralık



ez Tırki nızanım: ben Türkçe bilmiyorum.


------


not: bu şiirimin faşistleri gıdıklayacağını biliyorum ama neylersin,


ben masal yazmadım;

ben bir şairim,
ürkerler gölgemden
kül kedileri,
adıma çizdiğim
renksiz dünyamda
saklanır Kaf Dağı,
ötmez Ankalar.


137.damla


Aman!

Yol uzadıkça uzar,
Etrafımız toz duman
Beynimiz misket kadar,
Düştüğümüz dert umman,
Ölüler sandık sandık,
Karışmış sapla saman,
Uyanmasın insanlık,
Aman dikkatli davran...

Necip Abdurrahmanoğlu

28 Ekim 2012 Pazar

136.damla


Kendinden geçtiğin yerde seni bekleyen şeydir aşk. Ne kadar kaçarsan kaç sadece kendinden kaçarsın, yüreğini hırpalayan aşktan değil.

Necip Abdurrahmanoğlu

5 Ekim 2012 Cuma

135.damla



Yağmuru boncuk bir akşam üstü
Hüzne gark olursa demli gözlerin,
Üzülüp iç çekme Yusufi kuyulardan
Kayalara çarpan istiridyeyi düşün...

Necip Abdurrahmanoğlu

27 Eylül 2012 Perşembe

135. damla



Sürat bir savaşta en büyük silahtır. Çünkü zaman seni hem psikolojik olarak, hem de fizyolojik olarak yıpratacaktır. Fakat sürat acelecilik değildir.


Necip Abdurrahmanoğlu

.

23 Eylül 2012 Pazar