16 Ocak 2013 Çarşamba

156.damla





Filistin

Tene mezar kazırken
Yalandan mistik güneşler,
Kırıldı bir tenhada
Karanfilleri gözbebeklerimin.
Çocuklar korkularıyla
Yanmış kirpiklerime biniyordu,
Üstüme bomba yüklü
Atlı karıncalar yürüyordu.

Her geçen dakika
Notaları eksiliyordu ezgilerimin,
Avuçlarımdan semaya durmadan
Dua gemileri kalkıyordu,
Tabut dolusu insan morarırken
Hastane morglarında
İnsanlığa lâl,
Kalbime melâl akıyordu.

Davutyıldızının kanlı pençesine
Düşmüştü kaderim,
Şehitlerimin gözlerine bakmak
Sakallarımı titretiyordu,
İnsanlık arenasından boş döndükçe ellerim
Seccadem bebek çığlığı olup
Yedi kat arşa yükseliyordu…

Kanlı kefenimi sarmak
Anneme ağır geliyordu,
Açıktı kapıları evsiz duygularımın,
Çaresizdim…
Kimsesizdim…
Ağlıyordum…

Bıçkının dişlerine sıkışıyordu
Yardıma açılan ellerim,
Güneş saçlarımı sürekli teğet geçiyordu,
Kudüs kan kaybından ölürken
İstanbul raksla kendinden geçiyordu…

Özgür Üniversiteli Dergisi 11.sayı
Necip Abdurrahmanoğlu

155.damla



12 Seansı


Yelkovan akrebe on iki seansının katmerli öpücüğünü bağışlıyor,
Ben pijamalarımı üzerime geçirmiş, bir elimde pipo
Şizofren akşamdan kalan yalnızlık çayımı içiyorum,
Bunaltmasın diye ruhumu ihtiyaç fazlası gülücükler
Ekstra mutlulukları kuyruklu yıldızlara bağışlıyorum…



Tiflisikibinon
-Mevsimsiz Kültür Sanat Edebiyat Platformu-

Necip Abdurrahmanoğlu



15 Ocak 2013 Salı

154.damla



Son Darbe

Şirret bir komutanın balyozu inince tepemize
En çok toprağa düşmek geldi aklıma nedense...
Birden bire soldu bahtsal bir gen olan buğday tenlerimiz,
Dedim; ulu putlar ve kuklaları varken biz kimiz?

Sustum, tek kelime edebilecek mecalim kalmadı,
Son halifenin ahı düştü kent kadar yorgun gözlerimden,
Tırnakları çekilen dünyam sevinç(!) gözyaşlarına boğuldu,
Sus yemiş dilim aniden bir intihar eylemcisi oldu.

Hücrelerimden ciğerime bir kasvet döküldü inleterek,
Ağlamak yakışmayınca susarak kustum bütün çığlıklarımı,
Sırılsıklam küfürler karışınca moleküllerimden havaya,
Dedim; barış bu ülkeye hep ağır siklet bir rüya...

Sonra çıkardım zulamdan zifiri bir isyanın son nefesini,
Sürdüm kaldırım taşlarının ustura yemiş ak saçlarına,
Bir ah yükseldi ki semaya hiçbir kelime anlatamaz,
Bir ah işittim ki, benzemez kan şırıltısına...

13.05.2012/Yalova
Necip Abdurrahmanoğlu

14 Ocak 2013 Pazartesi

153.damla


               Çilek Yarim

               ben ona çilek derdim;
               dudakları kırmızı
               ve çilek tadındaydı,
               gözlerine her baktığımda
               çilek çiçekleri açardı,
               ben ona çilek derdim
               o utanır ve kızarırdı… 

                   Necip Abdurrahmanoğlu

9 Ocak 2013 Çarşamba

152.damla




Şubat Şehri Ve Sen

İstanbul'a yağmur yağıyordu karla karışık
Şehir ıslak karı emiyordu, bedenim sensizliği,
Manyetik çemberine girmiştim bir kere
Bir yanımda nefret, bir yanımda bağlılık tiryakiliği.

Sokaklar şehvetle sarılmıştı hüznün katmerlisine
Donmuş saçaklardan sızıyordu memnu sevdalar,
İstanbul'a yağmur yağıyordu karla karışık
Ben perme-perişan peşindeydim, öylesine...

Derisi yüzülmüş duygulara tuz basıyordu koca karılar,
Bir tapınakta ateşe verilmiş gibiydi bizle yaşıt tabular
Üstümüze yağmur yağıyordu karla karışık
Koynumuzda yalın ayak, başı açık duygular.

Bir Şubat günüydü, bir ince sızı
Gökten kefen yağıyordu üzerimize

Her şey bizi izliyordu elem içinde;
Akrep kulede donmuştu, yelkovan gözlerinde,

Bende ‘sen olmuş ben’i emiyordu dudakların
Sadece ıstırap örtmüştük solgun tenlerimize
Ustura gibi çiziyordu gergin şakaklarımı saçların
Şehir bir başka donuktu o gün,
Sen bir başka soğuk...

Aşkın sükûnunda inliyorduk durmadan, ikimiz
Her şey içine kapanmış biz ölüm dansındaydık
İnadının poyrazında savrulurken üryan bedenlerimiz,
Gözbebeklerimizde demleniryordu bütün elemlerimiz...

Yüzümüze bakmıyordu ayıp sempatizanı kaldırımlar;
İstanbul'a yağmur yağıyordu karla karışık
Ben Mecnun rolünü bulaştırıyordum elime-yüzüme,
Günün firari Leyla'sı işlemişti ruhunun izbelerine...

Dudaklarımızın çatlağından yüreğimiz damlıyordu, tıp tıp…
Rüzgâr ıslığını bize demli demli çalıyordu;
Aşk soğuğu ile kavrulurken kızarmış tenlerimiz
Kristal buz gibi çatlıyordu, kaçamaklı gözlerimiz.

Şimdi Arapsaçına dönmüş yılları ayıklıyorum,
İstanbul'a hala ıslak kar yağar mı, bilmem!
Lakin içimi hala kemirir, boynu bükük duygular...

İnegöl/2008

Necip Abdurrahmanoğlu



6 Ocak 2013 Pazar

151.damla



Ölüm-Yaşam ve Akşam

Bir seda duyduk,ansızın durduk;
Ölüm!..seslenmekteydi ince minarelerden,
Yağmur öncesi şimşeklere gömüldü ruhumuz,
Meğer güneş altında da kesilirmiş insan buz.

Ah,bütün gündüzlerden korkar olmuşum,
Annemi görsem mezar taşlarını hatırlarım,
Sela!..alnımızda derin izler bırakır,
Sefiller diyarında biz günah yarışındayız...

Acının ekildiği tarlalardan akıyoruz,
Güneş kızgın,ay gururlu, biz çocuk...
Ateş huzmelerinin en haylazı ellerim,
Hangi yöne dönersem çatlıyor kemiklerim.

Özgür Üniversiteli Dergisi 13. sayı
Necip Salacan