30 Mayıs 2013 Perşembe

175.damla

 
 
Aslında hepimiz farklı oyunlarda birer figürandık,
Gülücüklerimiz bile kendimizin değildi,
Başkasını memnun etmek içindi şaklabanlıklarımız;
Oynanan üzerimizde sadece bir oyundu
Ve biz sadece birer koyun...
 Necip Abdurrahmanoğlu

 

22 Mayıs 2013 Çarşamba

174.damla




Lolipop dediğin anadan üryan olacak kardeşim!

Pazar günü izin günüm, yani Jony'lerin tabiri ile Off Day'imdi. Hal böyle olunca şöyle bir Ataşehir'e, ablama doğru akayım dedim. Her Pazar olduğu gibi yine en küçük kardeşim ve afacan şişman rambo yeğenim beni bekliyor olacaklardı. Nitekim zili çalmamla kapıya koşarak gelmeleri bir oldu. Önce ablama sarıldıktan sonra sırayla iki keratayı da kucaklayıp öptüm ve salona geçtim.

Biraz hoşbeş, biraz sohbet, derken çok geçmedi benim bamya burunlu, ekstra nazlı, çokbilmiş, esmer güzeli kız kardeşim Rukiye, ablamla konuşmamızı yarıda kesti: "Bugün işin var mı abi? Eşek kadar kız olsa da, henüz 11 yaşında olunca Pazar gününün benim uzanıp dinlenme günüm olduğunu idrak edemiyordu. Aslında sorduğu bu sorunun ne anlama geldiğini tecrübelerimden yola çıkarak gayet iyi biliyordum. Ama bilmezden gelmeyi tercih ettim. 'Niye, ne oldu ki?' "Bizi gezdirmeye götürür müsün bugün?" Hiç tereddüt etmeden, 'Hayır götüremem, yorgunum' cevabını verince, bu sefer "Ama sen bizim abimiz değil misin? Sen götürmezsen kim götürecek?" diye yapıştırdı tepkisini. Bu soruyu ondan beklemiyor değildim, ama itiraf etmeliyim ki yine de balyoz yemiş beton çivisi gibi biraz sarsıldım ve çaktırmadan yamuldum. Bunun üzerine mecbur vakit kaybetmeden ayağa kalktım ve hazırlandım. Çok geçmeden, henüz iki yaşını doldurmamış sarı kafalı, un çuvalı göbekli yeğenim Üzeyir Anıl ve hazır cevap kardeşim Rukiye ile Ümraniye'ye gitmek üzere yola koyulduk.

Hava sıcaklığı mevsim normallerinin üstündeydi. İnsanların sıcaktan bıkmış ruh hali,  tüm ayrıntılarıyla yüz ifadelerine yansıyordu. Herkes gözlerini kısmış, birçok kişi etrafa ancak tek gözle bakmaya muvaffak olabiliyordu. Hafta sonu olması münasebetiyle çarşı yine olabildiğine kalabalıktı. Dükkânları gezip, alış veriş yaptıktan sonra serinlemek maksadıyla birer dondurma aldık. Dondurmalarımızı iştahla yedikten sonra biraz daha dolaştık ve iyice yorulduğumuzu hissettik. Tam mecalimiz kalmadı, düşüp bayılacağız derken meydanda boş bir bank bulup oturduk ve soluklandık. Az sonra bir şeyler yemeye karar verince güvenilebilir bir lokanta için tekrar yola düştük. Çok geçmeden öğrencilik yıllarından bildiğim lokantaya girdik. İçerisi oh dedirtecek kadar serindi fakat nedense dışarıda ağaç gölgesine kurulmuş bir masada oturmayı tercih ettik . Et düşkünü kız kardeşim Rukiye döner yemeyi, ben ablamın bir şeyler hazırlıyor olacağını tahmin ederek hiçbir şey yememeyi, yeğenim Üzeyir Anıl ise hemen yandaki bir büfenin girişinde standın üstünde duran rengârenk poşetlerle kafası gözü sarılmış lolipoplara koşmayı tercih etti. Şekere uzak tutmak için mücadele versem de muvaffak olmadım. Hal böyle olunca haliyle lolipop almak için pamuk eller de cebe gitmek zorunda kaldı. Kerata bir tane alsa sevineceğim. Maşallah bütün kutuyu kucakladı. Baktım bir taneyle gözü doymayacak iki tane almak zorunda kaldım. Lolipopları almak sorun değil, asıl sorun onu henüz 2 yaşını doldurmamış bir afacanın yiyecek olmasıydı. Hani, çocuklarla aram iyi olsa da şekerli salya ve sümüklerinin üzerime damlamasından da haz edecek değilim ya! Bir şekilde kandırıp oyun oynamaya çalıştım fakat nafile, kandıramadım.  Afacan, ısrarla lolipopları açmamı istedi ve ağlayacak gibi yaparak, davranışlarıyla bana mobing yaptı: "Aç, Aç, Aaaççç!!!" Baktım çare yok, mecbur kaldım ve lolipoplardan birini isteksizce açtım.

Lolipopun tadını ve bütün güzelliğini saklayan ve ona albeni kazandıran renkli poşeti sıyırmaya başlayınca, sarı kafalı yeğenimin gözlerinin içinin de parladığını gördüm. Bütün çıplaklığı ortaya çıkmış lolipopu, eline verdiğimde ise gözleri fal taşı gibi açıldı yamyamın. Elimden kaptığı gibi onu  ilk hamlede ağzına götürdü. Çok sürmedi ki eşsiz gülücükler eşliğinde şekerli salyalarını üzerime üzerime akıtmaya başladı.

İşte o an anladım ki, lolipop dediğin anadan üryan olacak kardeşim!

11 Mayıs 2013 Cumartesi

173.damla

 

Aşk Vakti
 
 Bir aşk vakti yaşıyorum
İçimde anılar depreşiyor,
Bir ay vakti yaşıyorum
Gece serin,
İçimde kara bulutlar nöbetleşiyor...

Bir ay vakti yaşıyorum,
Dışım gırtlağıma kadar dolunay
Gecem gündüz gibi yâre akıyor
Bir aşk vakti yaşıyorum,
Yaram kemiğime kadar derin.


11.05.2013/ İstanbul
Necip Abdurrahmanoğlu

10 Mayıs 2013 Cuma

172.damla



Şiir yazmak için sessiz ve kimsesiz mekânlarda kalabalık bir dünyayı yaşamalı insan.

Necip Abdurrahmanoğlu

6 Mayıs 2013 Pazartesi

171.damla


Ayrılık kapımızı çaldığında, kimse yok diyelim olur mu?

Necip Abdurrahmanoğlu