14 Nisan 2012 Cumartesi

36.damla


Utanç

Kapım çalındı birden, bilmem gecenin kaçı
Endişeyle gittim ki meğer bizim balıkçı.
Tek kelime etmeden içeriye atıldı
Sırılsıklam haliyle bir yorgana sarıldı.
Konuşmak istemiyor, sadece titriyordu
Morarmış dudaklarla bir sıcak çay diyordu.

Çok iyi geldi ona, kaynattığım ıhlamur
Bu sırada dinmişti fırtına ile yağmur.
Titremesi geçmişti, kendine geliyordu
Kan dolmuş gözleriyle yüzüme bakıyordu.

Ben sormadan başlayıp anlattı olanları
Gözyaşına karıştı sigara dumanları.
Ansızın donakaldım hıçkırık sesleriyle
Çünkü hiç görmemiştim o devi o haliyle.

Yüzünü siliverdi ceketinin koluyla
Ardından devam etti en ağır bedduayla:
'Allah düşürsün seni, benim düştüğüm hale,
Sen de muhtaç olasın bir ekmek için ele! '

Öylece bakıyordum ustanın o haline
Birden gözlerim kaydı morarmış ellerine.
Dayanamadım sordum: usta bu ne hal böyle?
Ben senin evladınım, çekinme hadi söyle! 

Evladınım deyince başı önüne düştü,
Bana verdiği cevap; sade, acı gülüştü.
Ovalayıp alnını bir off çekti derinden
Ve bir kağıt çıkarttı ceketinin cebinden.
Başladı okumaya uflayıp puflayarak,
Okuduğu ilk cümle: "git bizi rahat bırak!"
Kağıt yarılandıkça tüm mevzuyu kavradım,
Donuk halde dinlerken sessiz sessiz ağladım.

Bir evlat nasıl derdi?
'sen bana yüksün artık,
Yaşlıyla uğraşamam,
durma çekil git artık! '

Tiflis 2007 
Necip Abdurrahmanoğlu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder