18 Mart 2014 Salı

196.damla

Bülbüle Sesleniş

Her gün farklı bir diyarda
Farklı bir kadını mest edersin,
Hazana girmeden gel,
Bir kere de ecdadın için çıksın sesin!

Bilirsin, Beyoğlu umursamaz,
Ki yansa canan,

Yansa aziz İstanbul;
Tarabya zaten dudaklarını boyamakla meşgul...

Devran böyle olunca,
Sadakat ikimize kaldı,
Fatih'in feryadı ki
İstanbul surlarına dayandı!

Gel bülbül, teşrifini bekler
Boğazın sırtına perçinlenmiş erguvan,
Gel korkma,
Sadakatten dağılmaz saltanatın ve yuvan...

Bilirim,
Her ne kadar feryat et desem de
Senin ince ruhun şen;
Sana yok mu diyar,
Yok mu vatan,
Yok mu ateş kızılı gülşen...

Gel bülbül,
Sen de karanlıktan korkup kaçma!
Gel bülbül,
Yusuf kuyuya düşmüş,
Sen de keyfin için uğraşma!

Gel ey bülbül,
Gel seninle son bir hayal kuralım,
Güneş bize gelmezse biz ona uğrayalım...


Necip Abdurrahmanoğlu



























Hiç yorum yok:

Yorum Gönder